ÇOCUK GÖZÜ

Tuba Belbağı
4 min readJun 3, 2021

--

Grafik Tasarım okuma hayallerime vazgeçmek zorunda kalmış olabilirim belki, lakin bu kendi kendime tasarım denemeleri yapamayacağım anlamına gelmez diye düşündüm bugün. Ve bir adım atıp başladım denemeye. Ne denesem, ne denesem…

Ve ilk denememi benim için çok kıymetli Ömer abim için yapmak istedim.

Ben onun kitaplarını okuyarak büyüdüm. Kitaplığımın halâ bir rafı, küçükken anne-babamın okula ve dershaneye giderken vermiş oldukları harçlıklarımdan artırıp her ders çıkışında gittiğim dershanenin karşı sokağındaki kitapçıdan aldığım Carpe Diem kitapları ile dolu. O zamanlar sadece 7 buçuk liraydı. 🙂

Her seferinde alacağım kitabı seçerken, acaba önümüzdeki hafta hangi kitabı alsam diye diğer kitaplara da bir göz gezdirirdim muhakkak. Ama ne yapayım? Kitapların isimleri öyle çekici, kapakları öyle cıvıl cıvıldı ki. Diğer kitaplardan da oldukça farklıydı. Bazıları iki taraflı, hepsi ince uzun, “Gel hadi, beni oku!” der gibi bir edaları vardı ve bana bulundukları raftan göz kırpıyorlardı hepsi birden. “Hayat Sevince Güzel”, “Her Şey Anını Bekler”, “Seni Seven Biri Var”, “Seni Sana Bırakamazdım” o zamanlar okuduğum kitaplardan sadece birkaçı. Ben de hepsi benim olsun, hepsini okuyayım istiyordum. Ama annem ve babam o zaman bana günlük sadece 3 lira harçlık veriyorlardı. Fakat az önce de dediğim gibi… Kitaplar 7 buçuk liraydı. O sebeple o hafta artırdığım harçlıklarıma bağlı olarak haftada 1 ya da 2 kitap alabiliyordum sadece. Kitapçıya gittiğim başka bir gün de “Beni Yalnız Sen Anlarsın” diye bir kitap gördüm rafta. O zamanlar beni çok kimsenin anladığını düşünmediğim için bu kitabı da okumalıyım diye düşündüm.

Yukarıda saydığım ve sayamadığım birçok kitabın yazarı Ömer Sevinçgül’dü. Ve kitapları okudukça sanki yazarla sohbet ettiğimi ve yazarın beni anlayıp sorduğum sorulara cevaplar verdiğini, anlaşıldığımı hissediyordum. Okuduklarım sayesinde kendim de anlam bulmaya başladığımı ise çok sonraları fark ettim.

Yıl 2010. 31 Ekim. Babamla bir Pazar günü Tüyap Kitap Fuarı’na gittiğimizde kitaplarını okuduğum sevgili yazarın, tevafuk değil mi, imza günü olduğunu öğrendim. Ve kendisiyle tanışma, “Mervin” isimli kitabını alma ve kendi adıma imzalatma şansım oldu. Kendisine “Biliyor musunuz, büyüyünce ben de yazar olmak istiyorum!” deyince, öyle içten bir şekilde karşılık vermişti ki bana! Kartını verip kendisine dilediğim takdirde mail yoluyla ulaşabileceğimi, her zaman yazabileceğimi söylemişti.

Sonra mı?

Yıl 2018. 30 Mayıs, Çarşamba. Ve Ramazan ayı… Bu sefer de arkadaşımla birlikte okuldaki zorlu geçen bir sınavdan çıktıktan sonra kendimizi ödüllendirmek amacıyla “Haydi, Ayasofya Kitap Fuarı’na gidelim.” dedik. Ve gittik. Ve yine tevafuk… İlkokul — ortaokul yıllarımı kendisinin kitaplarını okuyarak geçirdiğim sevgili yazarımın yine imza günü olduğunu gördüm. Aynı fuarda buluştuğumuz babam ile birlikte yine heyecanla gittim Carpe Diem standına. Küçük fakat çok şenlikli bir havası vardı. Yine farklıydı anlayacağınız. Konuştuk, tanıştık, muhabbet ettik. Ve Ömer Sevinçgül bana daha önce okumadığım “Sensiz ama Seninle” kitabını imzalayarak hediye etmek istedi. Bu sefer sadece Ömer Sevinçgül ile değil, yayınevinin editörü, farklı yazarları ve size henüz bahsetmediğim ama tanıdığım en mütevazı ve zarif dergi olan “Adı Yok” ekibinin genç ekibiyle de tanışma şansına erişmiştim. Öyle sıcak öyle samimi bir ortamdı ki. O gün güneşi bu ekip ile batırdıktan sonra tekrar görüşebilmek dilekleriyle ayrıldık.

İyiki! İyiki dilemişiz. Çünkü o sevgili yazar Ömer Sevinçgül, artık benim kendisinden çok şey öğrendiğim Ömer hocam ve çok sevdiğim Ömer abim oldu.

3 Haziran 2021 Perşembe. Belki 12 yaşındaki Tuba, “Mervin” kitabını imzalattığı o çok sevdiği yazara söylediği gibi henüz bir yazar olamadı. Şu anda 23 yaşında ve üniversite öğrencisi. Yazar olmak için emekliyor, belki minik minik adımlar atıyor.

Ama çok sevdiği o yazar ile birlikte bugün bir söyleşi yapacak. Ömer abisiyle her biri ayrı bir filozof olan, gözleri ışıl ışıl bakan çocukları konuşacak.

Çocuklar nasıl görür? Büyüdükçe insanlar neden kör olur? Çocuklar sürekli sorarken, büyüdükçe neden sorularını yitirir insan?

Peki, yitirilen sorular, içimizdeki çocuk ve o çocuğun hayretle bakan gözleri nasıl gelir tekrar geri?

Bu soruların hepsini soracak, cevap arayacak.

Çünkü Ömer abisinin şu sözlerine çok inanıyor:

“Sana bir çocuk gözü gerek, her şeye hayretle bakacak. Bir zamanlar çocuktun, görürdün. Büyüdün, kör oldun. Sana bir çocuk dili gerek “Niçin?” diye soracak. Evvel zaman içinde çocuktun, sorardın. Büyüdün, unuttun.

Harikalar perdelendi. Sorularını yitirdin sen. Cevaplarsa dereler gibi akıp gidiyor önünden, göremiyorsun. Düşünmüyorsun, düşünmeyişini de düşünmüyorsun. Nereden mi biliyorum? Kendimden!

Kimyada üstadımız, arı. Dokumacılıkta önderimiz, örümcek. Yüzmede modelimiz, balık. Uçmada pirimiz, kırlangıç. Koşuda birinci, antilop. Uzun atlamada şampiyon, çekirge… Ne sihirdir ne keramet, birer mucize bunlar!

Güzel bak, güzel gör!

Sana hayret yakışır!

Bir çocuk yaşamalı içinde. Sesinde bahar taraveti, papatya gözlerinde merak, kelimelerinde fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusu, yumuk ellerini gamzeli yüzüne dayayarak sürekli sormalı.

Esen rüzgârların sesi ne söylüyor? Hüznün rengi ne? Sevincin kokusu nasıldır? Kim yazdı ümidin şiirini? Kim boyadı mevsimleri? Kim yapar yumurtadan kuşu, topraktan kirazı, yoncadan sütü? Hangi ustadır patlıcan tavadan, imambayıldıdan, bulgur pilavından, kuru fasulyeden kalp, beyin, göz, kulak, burun, dil yapan? Fırında kavrulan ekmek insanda nasıl hayat buluyor?”

Velhasıl, hepimize bir çocuk gözü gerek. Çünkü hayret hepimize yakışır!

Güzel bakıp, güzel görmek, içimizdeki çocuğu hiç büyütmemek dileğiyle…

Vesselam.

Yazımı beğendiyseniz alkış atarak ve paylaşarak daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz.(En fazla 50'ye kadar alkış atılabildiğini biliyor muydunuz?) Yorum yaparak bana geri bildirimlerde bulunmanız ise beni çok mutlu eder.

İletişim için;

tubabelbagi@hotmail.com mail adresimden veya @tuba.ogretmenim — instagram hesabımdan bana her zaman ulaşabilirsiniz.

--

--

Tuba Belbağı

Hep okur, bazen yazar, fırsat buldukça gezer, çocukları çok sever. Herkes için erişilebilir bir dünyanın hayaliyle... 🎈Boğaziçi Üniversitesi 🏫 YetGen 💫